25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
26 Kasım 2018

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü

Kadına yönelik şiddet; tüm ulusal ve uluslararası gelişmelere rağmen kültürel, ekonomik ve coğrafi sınır tanımaksızın tüm dünyada en yaygın toplumsal sorun ve insan hakları ihlali olarak varlığını sürdürmektedir. Kadına yönelik şiddetin yalnızca fiziksel olmadığı, cinsel, psikolojik veya ekonomik şekilde de meydana gelebileceği belirtilmektedir.

Dünyada Durum

2013 yılı Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünya çapında kadınların %35’i ya partnerinin (eşi veya birlikte yaşadığı kişi) fiziksel ve/veya cinsel şiddetine ya da partneri olmayan bir kişinin cinsel şiddetine maruz kalmaktadır. Eşi veya birlikte yaşadığı kişiler tarafından şiddete maruz kalan kadınlar düşük doğum ağırlığında bebeğe sahip olma, kürtaj ve depresyon gibi sağlık sorunlarıyla daha fazla karşı karşıya kalmaktadır.

Yapılan çalışmalarda Avrupa Birliği ülkelerindeki her üç kadından birinin 15 yaşından itibaren fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığı tespit edilmiştir. Bu çalışmalarda her beş kadından ikisinin şimdiki veya eski eşi/hayat arkadaşından psikolojik şiddet gördüğü, şiddete maruz kalan kadınların %42’sinin hamile iken de şiddet gördüğü saptanmıştır.

Türkiye’de Durum

2013-2014 yıllarında Türkiye’de yapılan ‘Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’ sonuçlarına göre; kadına yönelik şiddet, her yaştan, her eğitim grubundan, her bölge ve refah düzeyinden kadın için tehdit oluşturmakla birlikte, erken yaşlarda evlenen kadınlar ile boşanmış/ayrı yaşayan kadınlar daha fazla şiddet riski altındadır. Her 10 kadından yaklaşık dördü eşi veya birlikte olduğu erkeklerin fiziksel şiddetine maruz kalmaktadır.

Türkiye genelinde evlenmiş kadınların %12’si yaşamının herhangi bir döneminde, %5’i ise son 12 ay içinde cinsel şiddete maruz kaldığını belirtmiştir. Türkiye genelinde kadınların yaşamlarının herhangi bir döneminde psikolojik şiddete maruz kalma oranı %44’tür. Kadınların dörtte birinin de yaşamlarının herhangi bir döneminde ekonomik şiddete maruz kaldığı saptanmıştır.

Kadına Yönelik Şiddetin Sebepleri

-Kadına yönelik şiddet toplumsal, bireysel, kültürel, ekonomik vb. pek çok boyutu olan bir sorundur. Yapılan analizlerde şiddet; yoksulluk, işsizlik, göç ve çarpık kentleşme gibi olgularla ilişkilendirilmektedir.

-Yapılan birçok çalışma, cinsiyetçi toplumsal yapının ve kültürel unsurların kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasında ve devamında önemli role sahip olduğuna dikkat çekmektedir.

-Medyanın olumsuz, kışkırtıcı, ayrımcı, teşhir eden rolü de şiddet için bir risk faktörüdür.

-Kadınların erkeklere ekonomik olarak bağımlı olmaları, kadınların kaynaklara erişiminin yetersiz olması, eğitim imkanlarına erişimde karşılaşılan sorunlar, kayıt dışı ve düşük ücretli işlerde istihdam, yoksulluk, işsizlik kadına yönelik şiddetin ekonomik nedenleri ve risk faktörlerindendir.

-İçinde bulunulan sosyo-ekonomik çevre, çok eşlilik, sosyal çevrenin kadına yönelik şiddete verdiği tepki vb. hususlar da kadına yönelik şiddetin sosyal çevreyle ilişkili nedenleri ve risk faktörlerindendir.

-Çocukluğunda şiddete maruz kalmış ya da annelerine şiddet uygulandığına tanık olmuş erkeklerin yetişkin olduklarında, şiddet uygulama ihtimali genellikle yüksektir. Aile içi şiddet öyküsünün yanı sıra kadın-erkek arasındaki ilişkide yaşanan sorunlar, ağır psikolojik veya psikiyatrik rahatsızlıklar ve alkol - uyuşturucu bağımlılığı şiddete neden olan bireysel faktörlerdir.

Kadına Şiddetin Etkileri ve Sonuçları

Kadınların şiddet gördüğü bir toplumda şiddet içermeyen davranış biçimlerini ve eşitlik anlayışını yerleştirmek oldukça güçtür. Aile içinde annenin şiddete maruz kalması, kadınların ve erkeklerin ilerideki yaşamlarında şiddeti normalleştirmelerinde etkisi olmaktadır.

Kadına yönelik şiddet, buna maruz kalan kadınları fiziksel ve ruhsal anlamda olumsuz etkilediği gibi, bu kadınların çocuklarını da olumsuz şekilde etkilemektedir.

Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddeti Önlemeye Yönelik Yapılan Uygulamalar

-Anayasa’nın yanısıra Medeni Kanun, İş Kanunu ve Türk Ceza Kanunu gibi temel kanunlarda yapılan değişikliklerle, Türkiye’de tüm mevzuat, kadın erkek eşitliği ilkesini gözeten bir yapıya kavuşturulmuştur.

-Nüfusu 100.000’i aşan belediyelere kadınlar ve çocuklar için konukevleri açması “zorunlu” hale getirilmiştir.

-Şiddete maruz kalan ya da şiddete maruz kalma riski bulunan kişilerin başvurabileceği, danışmanlık, rehberlik ve yönlendirme hizmetleriyle, ihtiyaç duydukları konularda güçlendirici ve destekleyici hizmetleri veren  Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) 49 ilimizde hizmet vermektedir. ŞÖNİM’lerin bulunmadığı yerlerde Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri ve Sosyal Hizmet Merkezleri hizmet vermektedir.

-Kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın ortadan kaldırılabilmesi amacıyla özellikle erken çocukluktan başlayarak örgün ve yaygın eğitim yoluyla toplumsal bilinç düzeyi yükseltilmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır.

-Kadın konukevlerinde psiko-sosyal destek hizmetlerinin yanı sıra hukuki destek hizmetleri, iş ve meslek desteği için gerekli işbirliği yapılmaktadır.

-“Alo 183 Sosyal Destek Hattı” şiddete uğrayan ya da uğrama riski taşıyan, destek ve yardıma ihtiyacı olan kadın ve çocuklar için psikolojik, hukuki ve ekonomik danışma hattı olarak çalışmaktadır.

-Şiddet mağdurları bulundukları yerdeki valilik ve kaymakamlıklara başvurarak koruyucu tedbir kararlarının alınması talebinde bulunabilmektedir.

-Kolluk kuvvetlerinin tedbir kararı alabilme, karar alınmasını talep edebilme, kararların yerine getirilmesini sağlama gibi çok geniş ve önemli görevleri bulunmaktadır.

-Şiddete uğrayan kişiler, doğrudan Cumhuriyet Savcılığına başvurabilmektedir.

-İllerde Aile Sağlığı Merkezi (ASM), Toplum Sağlığı Merkezi (TSM), hastaneler kadına yönelik şiddet konusunda hizmet veren kurum ve kuruluşlardır.

-Şiddet uygulayan kişiden şikâyetçi olmak isteyen, ancak maddi durumu avukat tutmaya uygun olmayan kadınlar, Baro bünyesinde bulunan Adli Yardım Bürosuna başvurarak kendilerine ücretsiz avukat tayin edilmesini talep edebilirler

Önlemek İçin Neler Yapılabilir

- İlk adım şiddete karşı bilinç geliştirilmesi ve engellenmesi olmalıdır.

-Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ilerletilmesi ve kadınların ve kız çocuklarının her düzeyde güçlenmeleri için sağlam politikaların ve yasal olarak uygulanabilir mevzuatların kabul edilmeli ve güçlendirilmelidir

- Çocuk evliliği, erken yaşta zorla evlendirilme gibi bütün zararlı uygulamaların ortadan kaldırılmalıdır.

- Erken yaşlardan itibaren çocuklara tüm canlılara karşı sevgi ve merhamet duygusunu aşılamalı ve anne babalar bu anlamda çocuklarına olumlu rol model olmalıdır.

- Hiçbir şiddet olayını normalize etmemek veya üstünü örtmeye çalışmamak oldukça önemlidir.

- Bedensel yaraları sarmak için tıbbı tedavi, ruhsal destek yeterli değildir. Şiddet yaşadığını bildirenlere tıbbı rapor, yasal başvuru olanakları ve şiddetsiz bir yaşam sağlamak için önlemler geliştirilmelidir.

 - Medya, kadına yönelik şiddet ve tecavüz haberlerini kamuoyuna aktarırken, haber dilini doğru kullanmalı, etik değerlere uymalıdır. Olumsuz, kışkırtıcı, ayrımcı, teşhir eden bir dil kullanmamalıdır.

                                                                                                                                                                         Uzm. Dr. Ayşen Sürmen

                                                                                                                                                                            Halk Sağlığı Uzmanı

Kaynaklar

  1. Kadına yönelik şiddetle mücadele (2016-2020) ulusal eylem planı,  tc aile ve sosyal politikalar bakanlığı kadının statüsü genel müdürlüğü,2016
  2. Kadına yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan meclis araştırması komisyonu raporu ,mayıs 2015